1. daha çok, kişinin sevgiyi kendi özünde nasıl tuttuğuyla alakalı olan ikilemdir bana kalırsa. bildiğimiz, kabul ettiğimiz anlamda kötü olmaktan bahsetmiyorum; bazı insanların özü, mayası, sizin kucakla, yığınla döktüğünüz veya dökebileceğiniz sevgiyi tutmuyor, tutmaz. iyi niyetliyse o da sizi aynı yoğunlukta sevmeyi dener, uyum sağlamaya çalışır. fakat çoğu zaman ritmi tutturamaz ve ne yazık ki pes etmeye en kolay ikna olan taraf "sevilen" olur.

    seven olarak düzenli bir şekilde yıpranmak, tek taraflı erimek, sonu kestirilmez belirsizliklere ve kötü sürprizlere maruz kalıp sevmeye, aşka, güzel çoğu duyguya küsmektense sevilen olmak, sevilmek efdaldir delğanlılar, bacılar. sevilmekten başka bir hırsınız, kibiriniz, maksadınız yoksa çoğunlukla kıymet bilirsiniz zaten. sevgiye karşı esnek bir özünüz varsa siz de sizi seveni seversiniz zaten. çok da keder verici bir şey yok ortada.

    ezcümle, kendi içinde paradokslara ister istemez sahip olan bu ikilemde sevilen taraf olmak daha az yıpratıcı ve daha olumlu sonuçlar verici gibi duruyor cancağızlar. ha, bana sorarsanız "sevmek mi yoksa sevilmek mi?" diye, ben "sevişmek" derim. zira sevip sevilmeye dair bütün mesajlar bana spam olarak geliyor, benim yolladıklarım istisnasız "gereksiz"e düşüyor, yeter. üstümüzdekileri çıkarmadan ne dediğimiz anlaşılmıyorsa demek ki...